
“Derin bir nefes al; karmanın hikâyesi satır aralarında çiçeklenecek.”
Karmik Astrolojinin Temelleri
Karmik astroloji, gezegenlerin ve önemli noktaların doğum haritasındaki konumlarını ruhun geçmiş yaşamlarından getirdiği miras ve bu yaşamda üstlendiği dersler açısından yorumlar. Bu yaklaşım, astrolojinin klasik öngörü metodlarından ziyade ruhsal tekâmül ve reenkarnasyon temasına odaklanır. Nitekim 20. yüzyılın başlarında astrolog Alan Leo, karma ve reenkarnasyon kavramlarını Batı astrolojisine dahil ederek modern astrolojide bir dönüm noktası yaratmıştır.
Geçmiş Yaşam Temaları ve Ay Düğümleri
Astrolojide Ay Düğümleri (Kuzey ve Güney Ay Düğümü), karmik yolculuğumuzun en önemli işaretçilerindendir. Güney Ay Düğümü, ruhun geçmiş yaşamlardan getirdiği alışkanlıkları, yetenekleri ve “eski bagajı” temsil eder; Kuzey Ay Düğümü ise bu hayatta ruhun gitmesi gereken yeni yönü, öğrenmesi gereken dersleri simgeler. Bir başka deyişle, Ay Düğümleri haritanın özü olup kişinin nereden gelip nereye gittiğine tanıklık eden özel noktalardır.
Karmanın astrolojik literatüründe Ay Düğümleri daima odak noktası olmuştur. Örneğin, Martin Schulman’ın klasik eseri *Karmic Astrology: The Moon’s Nodes and Reincarnation* (1975) Ay Düğümlerini burç ve ev pozisyonlarına göre analiz ederek bireyin geçmişten getirdiği temaları ve bu enkarnasyondaki ruhsal amacını detaylı biçimde açıklar. Ay Düğümleri zıt burçlarda yer aldığı için geçmiş (Güney) ile gelecek (Kuzey) arasındaki dengeyi kurmak bireyin en büyük sınavıdır. Evrimsel astrolojinin öncülerinden Jeffrey Wolf Green’e göre geçmişin ve geleceğin güçleri arasındaki gerilim, ruhun evrimini tetikleyen bir faktördür; kişi geçmiş ile gelecek arasındaki bu süreğen gerilimi doğum haritasındaki Ay aracılığıyla deneyimler ve bütünleştirir. Dolayısıyla, birey Güney Ay Düğümü’nde temsil edilen konfor alanını bırakıp Kuzey Ay Düğümü’nün çağrısına kulak verdikçe karmasının dengesi kurulmaya başlar. Didem Şarman’ın astrolojik yorumlarında da Ay Düğümleri, danışanın geçmişten getirdikleriyle geleceğe yönelik hedefleri arasında bir köprü kurarak karmik dengelerini ortaya çıkarmak için incelenir.
Lilith, Kiron ve Kadersel Görevler
Lilith (Kara Ay) astrolojide bastırılmış arzularımızı ve “gölge” yanımızı temsil eden noktadır. Doğum haritasında Lilith’in konumu, derin korkularımızın ve toplumca tabu sayılan isteklerimizin hangi yaşam alanında yoğunlaştığını gösterir. Karmik açıdan Lilith, geçmişten getirdiğimiz ve bu yaşamda mutlaka yüzleşmemiz gereken gölge dersleri simgeler. Bu, ruhun karanlıkta kalmış yönlerini kabul edip şifalandırarak bütünlenme ihtiyacına işaret eder.
Kiron ise “Yaralı Şifacı” arketipini temsil eden bir asteroittir. Mitolojik Centaur Chiron’un hikâyesinden yola çıkan astrologlar, 1977’de keşfedilen Kiron’un haritadaki yerine bakarak en derin ruhsal yaralarımızı ve şifa potansiyelimizi tespit ederler. Kiron’un bulunduğu alan, ruhun bu hayata “yaralı” olarak getirdiği konuları gösterir. Bu yara genellikle önceki yaşamlarımızdan taşınan bir izdir ve bu enkarnasyonda üzerinde çalışıp iyileştirerek ruhsal büyüme sağlayacağımız bir dersi temsil eder. Kiron enerjisi bize acıdan gelen bilgeliği hatırlatır; kişi kendi yarasını kabul edip iyileştirdikçe, başkalarına da şifa olma yolunda karmik görevini gerçekleştirebilir.
Lilith ve Kiron, birlikte ele alındığında karmanın pusulası gibidir. Lilith, yüzleşmekten kaçamayacağımız karanlık tarafımızı ve bastırılmış arzularımızı açığa çıkarırken; Kiron, içimizdeki en derin yaraları ve onları şifaya dönüştürerek kazanacağımız bilgelik ve güç ile ilgilidir. Didem Şarman danışmanlıklarında bu iki göstergenin ışığında kişinin “kadersel görevlerini” anlamasına yardımcı olur. Zira haritanın Lilith noktası, bireyin gölge yönlerini dönüştürmesi gereken sınavları anlatırken; Kiron noktası, hangi alanda yarasını sarıp şifaya ulaşırsa ruhsal tekâmülde ilerleyeceğini gösterir. Böylece danışan, karmasının gerektirdiği adımları daha bilinçli atarak ruhsal yolculuğunda bir sonraki sayfaya hazırlanabilir.