26 ARALIK 2019 OĞLAK BURCU’NDA GÜNEŞ TUTULMASI
DERİ DEĞİŞTİRME: YENİ BİR KİMLİK YENİ BİR VİZYON ARAYIŞI
KENDİNE YENİ BİR ZIRH KUŞANAN SOVALYE!
Hepimiz kendimizi gerçekleştirmek için buradayız ve yaşam kendimizi gerçekleştirmek için bize sunulan bir sahne. 26 Aralık 2019’da Oğlak Burcu’nun 4 derecesinde 1. Ev’de yani kendi sahnemizde bir Güneş Tutulması meydana geliyor. Tutulmanın meydana geldiği yer itibariyle kendimizi dış dünyaya asla zarar görmeyecek bir zırhla kuşanmış şövalye gibi yansıtıyoruz. Bu tutulma bizim el fenerimiz olacak. Şövalye olarak el fenerini çekip ne yöne gideceğimizin kararını verip, dizginlerimize asılıp atımızı o yöne süreceğiz.
Bu şövalyenin hayatta her şeyden çok önemli ve değerli, O’nu başkalarından ayıran, kurallarını kendisinin koyarak oluşturduğu bir düzen var. Bu, kendi içinde öz disiplin gerektiren, sorumluluk ve çaba esasına dayanan, zor koşullarla karşılaşsa da sabır ve sebat göstererek adım adım ilerleyerek her şeyin üstesinden gelinebileceğini öğütleyen, istikrarlı, somut ve maddi ölçütlere güvenen, kurallardan ödün verilmeden görev ve sorumluluklarla sınırları belirginleştirilmiş, asla değişmesini istemediğimiz ve hatta değişebileceğine ihtimal vermediğimiz bir düzen.
Bu düzen içinde var olmak için plan ve stratejilerimizi kısa vadede değil uzun vadede programlayıp sonunda yüksek başarı elde edeceğimizi düşleyerek hareket ediyoruz. Risk almak tüm planlarımızı bozabilir. Bu nedenle önceden denenmiş, bilinen garanti yöntemleri hayata geçiriyoruz. Kaybetmeye, yenilmeye, başarısızlığa tahammülümüz yok. Plan ve programımızı belirledikten sonra planın dışına çıkmak gibi bir seçeneğimiz yok çünkü planlarımızın sadık hizmetkarı gibiyiz. Kendi prensiplerimizin yanında toplumsal kural ve kaidelere de uymak onların değişmez olduğunu kabul edip yaşadığımız ülkenin faydasına hareket etmek de vazgeçemediğimiz özelliklerimizden biri.
Biz içinde yaşadığımız toplumun geleneksel yapısına ayak uydurup toplumsal normlara sadık kaldıkça toplumumuza ülkemize faydalı bir birey oldukça saygınlığımız da aynı ölçüde artar duygu ve düşüncesiyle hareket ediyoruz. Çevremizde ve iş yaşantımızda ihtiyaç duyulduğunda aranılan bir şövalyeyiz! Yaşamın zorlu yokuşlarını aştıkça, deneyim kazandıkça başarmaya ve başarıya olan inancımız o derece artar. İçine doğduğumuz ailemizin, yetiştiğimiz çevrenin, vatandaşı olduğumuz ülkenin geleneksel kurallarına itimadımız tam bir şekilde yaşamak bazen çağdaş Dünya’nın getirdiği normlara ve gereksinimlere uymasa bile bizi biz yapan değerlerimiz arasındadır. Bize göre geleneksel çizgiden çıkmak inandığımız değerlere ihanet etmekle eşdeğerdir. Dolayısıyla şimdiye dek zaman zaman muhafazakâr, kural ve kaideleri savunma ve onları uygulama anlamında abartılı savunucusuymuşçasına bir ruh haline bürünebiliriz.
Hayatta maddi kazançlara, somut gerçeklere, sisteme, otoriteye, kurulu düzene, geleneklere, saygınlığa, statüye ve başarıya bu derece odaklanmış bir ruh haline bürünmüş ciddi ve savunmacı tavrımız dış dünya tarafından bizim duyguları alınmış, empati yetisini yitirmiş, sadece kendini önemseyen, “Biz” olmaktan uzaklaşıp “Ben” diyen biri olarak algılanmamıza neden olabilir. Bu derece gelenekselci, ananelere bağlılığı savunan, katı kurallarla hayata hükmetme tavrımız bizi bir süre sonra aile değerlerimize, ananelerimize, üstünde yaşadığımız toprakların değerlerinden uzaklaştırdığının farkına varıyoruz.
Kendimizi gerçekleştirmek için çıktığımız yaşam sahnesinde yalnız değiliz. Ailemiz, akrabalarımız, iş arkadaşlarımız, yaşadığımız şehir ve vatandaşı olduğumuz ülkenin insanları bize hayattaki rolümüzü gerçekleştirmemiz için eşlik ediyor. Uzaklaştığımız ailemize şöyle bir dönüp bakacağız, aile bireylerimizi hatırlayacak ve bir aile olmanın, onlarla sıkı bağlar kurmanın ne denli değerli bir duygu olduğunu düşünmeye başlayacağız. Başarı odaklı hırslarımızın peşinden koşup giderken yitirmiş olduğumuz duygularımızın farkına varacağız. Gelecekteki biz olmaya çalışıp yaşadığımız “an”ı sürüklerken, geçmişimizi tümüyle göz ardı ettiğimizin farkına varacağız. Bireyselliğimizi ortaya koymayı kural edindiğimizden sadece kendi isteklerimize kulak verdiğimizi, karşımızdaki insanların duygularının isteklerinin ve ihtiyaçlarının neler olduğuna dair kafa yormadığımızı anlayacağız. Empati yapmayı unutmuş bir Şövalye olduğumuzun sonucuna varacağız. Karşı karşıya geldiğimiz bu farkındalıkla aniden “gerçekte ne iken ne olduğumuzu”, “nereye ait olduğumuzu” sorgulamaya başlayacağız.
Mars yönetimindeki Koç Burcu’ndaki Chiron’un Oğlak Stelyumuna yapacağı sert açı, bize şimdiye dek öğrendiğimiz tüm bilgileri yeniden sorgulatabilir. Kendimizi bilgi yoluyla ispat etmek konusunda mücadele verebiliriz. Dolayısıyla kendi kimliğimizi yenden sorgulamaya kendimizi yeniden tanımlamaya gereksinim duyacağız. Cevabını aradığımız soruların yanıtlarını verdikçe savaşma ve mücadele etme duygumuz açığa çıkacaktır.
Kendimize ve dolayısıyla da yaşantımıza dair yapacağımız muhakeme ile kazanacağımız farkındalık bizi çok memnun etmeyebilir. Ruhsal anlamda savaşacak mücadele verecek motivasyonu bulamayabiliriz. Kendilik algımız zarar görebilir. Hayal kırıklığımızın ruhumuza tesiri içsel öfkemizin artmasına ve bu öfkeyi etrafımıza yansıtarak ilişkide olduğumuz insanları öfkemizle yaralayıp kanatırken bulabiliriz. Kendimizi yaşamımızın doğal lideri olarak düşünürken, birden kendimizi kendimizin düşmanı olduğumuzu algılayabiliriz. Yaşamda var olduğumuz ancak kimliğimizi kaybettiğimiz yanılgısına kapılabiliriz. Yakın çevremizdekiler tarafından yokmuşuz gibi algılandığımızı düşünebiliriz. Herkesin bize karşı olduğunu, herkesin düşmanımız olduğunu düşünerek saldırgan bir şövalyenin ruhuna bürünebiliriz.
Uranüs’ün Oğlak Stelyumu’ndaki Facies Sabit Yıldızı’nı da harekete geçirişi hayatımızda, etrafımızda ve yaşadığımız sosyal çevrede sarsıcı bir etki yaratacak bizi şaşırttığı kadar bizim şimdiye dek göremediğimiz gerçekleri de görmemizi sağlayacak bir etki açığa çıkarabilir. Düşüncelerimiz iş yaşamında yapmak istediklerimizi destekler doğrultuda olabilir ancak düşüncelerimizi hayata geçirebilmemiz için onları gerçekleştirmek istediğimizden emin olup olmadığımızı sorgulamamız gerekebilir. Bu süreçte yapmak istediğimiz şeyleri sadece düşünsel boyutta bırakabilme tehlikesi içinde olabiliriz.
Düşüncelerimizi, zihnimizin içini, iletişimimizi, zihnimizin ürettiklerinin söze dökülmesini etkileyen ACULEUS Sabit Yıldızı, kendimizi ani ve beklenmedik bir kutuplaşmanın içinde bulmamıza neden olabilir. Uranüs’ün enerjisinin Oğlak Stelyum’una ani dokunuşu arka planda konuşulan gizlenen bir gerçeğin bu dokunuş ile açığa çıkabileceğini ifade ediyor. Aniden ortaya çıkan bu gerçek karşısında o anda ne yapacağımızı bilemeyebilir, işin sonunun nereye varacağını kestiremediğimiz sözler söyleyip kendimizi zor bir konuma düşürebiliriz. Bu nedenle son derece soğukkanlı, ketum ve iradeli bir şövalye olarak hareket etmemiz gerekebilir. Bu bize dirayet, güç ve dayanma gücü kazandıracaktır. Düşüncelerimizi hayata geçirebilmek adına bizi içsel anlamda harekete geçirmesi gereken savaşma meydan okuma ve mücadele etmemizi sağlayacak enerjiyi içimizde hissedebiliriz.
Bulunduğumuz konum, mevki ve ismimizin önündeki unvanın değişeceğini ve bunun mecburi bir değişimin başlangıcı olduğunu bilmek bizi ilk başta huzursuz edebilir. Şimdiye dek inşa ettiğimiz kurumsal kimliğimiz, ekonomik kimliğimiz yeniden yapılandırmak zorunda kalabiliriz. İş çevremizde kendimizi yeni kimliğimiz ile yeniden tanıtmak yeniden başlamak zorunda kalabiliriz. Bizi aniden başka ve denenmemiş bir yola başlatacak geleceğe açılan kapıdan geçmek nelerin bizi beklediğini bilememek bir parça çaba sarf ederek ilerlemek bu yolda tek başına ilerlemek bizi korkutabilir.
Karşılaştığımız ani ve beklenmedik durumla baş edebilecek güç/enerji potansiyeline sahip olabiliriz ancak bu durumun üstesinden gelebileceğimize olan inancımız tam olmayabilir. Mücadele etme kapasitemizi, gücümüzü etkileyen AGENA Sabit Yıldızı gerçekleri ve karşılaştığımız durumu öğrenme ve idrak etme uğruna çok fazla efor sarf etmemiz gerektiğinin yanı sıra çok şeyden de fedakârlık edebileceğimizi ifade ediyor. Şövalye, uğruna mücadele ettiği ve fedakarlıkta bulunduğu bu durumda yoluna devam ederken öğrendiği gerçekler ile şimdiye dek inandıklarının çeliştiğini görüp gerçeklerin acı verici olduğunu deneyimleyebilir.
Çevresinde olup bitenleri, şimdiye dek ilişkide olduğu kişileri yeniden sorgulamaya yeni bir çevre oluşturmak için doğru ve stratejik kararlar alması gerekebilir. Dolayısıyla tüm bunları yaptığı süreç içerisinde çevresi ve ilişkide olduğu insanlar değişebileceği gibi, kendine yeni bir zırh kuşanarak kurduğu yeni stratejik hamleler ile kendi çehresini sosyal alanlarda yepyeni bir kimlik ile tanıtmaya başlayabilir.
İdeallerimize olan sevgimiz, ideallerimiz için çalışarak kazandığımız para, ideallerimiz doğrultusunda çalıştığımız sektörde ani ve mecburi olarak yapacağımız değişim kariyer ve para kazanma algımızı da yeniden yapılandırma ihtiyacını ortaya çıkaracaktır. Şimdiye dek kazandıklarımızın ani ve beklenmedik bir durum karşısında yok olma tehlikesi ile karşılaşmamız bizi maddi anlamda tedbirli olmaya mecburi kılacaktır. Daha genel ve toplumsal anlamda kurulu olan ve kemikleşen sistemi, maddi kazanç sistemimizi ve yöntemlerimizi bulunduğumuz çağın ihtiyaçlarına göre yeniden düşünüp değiştirmek zorunda kalabiliriz.
Uranüs’ün ani ve beklenmedik enerjisi karşısında bireyler olarak bizlerin kazanımlarımızı, kazanç alanlarımızı, bulunduğumuz mevkilere bakış açımızı değiştirmemiz zorunlu hale gelebilir. Her birimiz bu etki ile donatılacağımız için en geniş manada bizi yöneten işverenlerimiz de kurdukları iş sistemlerini günün ekonomik ve toplumsal koşul ve şartlarına uyumlu hale getirmeye mecburi kalabilirler. Bizim işverenlerimizin yapacağı yapısal değişimler şirketlerin değişim dönüşüm döngülerini başlatacak olabilir. Şirketlerin değişim dönüşüm döngüleri diğer şirketlerin de global anlamda kendilerini yeniden gözden geçirmeleri ve yepyeni daha önce denenmemiş uygulamalar başlatmalarına neden olabilir.
Şirketlerdeki değişim şirketlerin maddi kazançlarını güvende tutan bankaların da şirketlere ve ekonomiye ve çağa göre yeniden yapılanmalarına sistemsel yenilikler getirme kararı almalarına neden olabilir. Şirketler ve bankalardaki değişim ve dönüşüm ekonomi ve para ilişkisini gündeme getirebilir. Devletin de bu değişime göre ayak uydurması gerektiğinden kendi ekonomik kalkınma ve planlamalarını buna göre yeniden düzenlemek zorunda kalabilir. Dolayısıyla yeni bir ekonomi modeli uygulanmaya başlanabilir. Bu ekonomi modeli elimizdeki kaynakların değerlendirilmesine, yeni bir tarım politikasının gündeme getirilmesine ve bu da kendi üretim sahalarımızda kendi toprağımızda üretimin önemini anlamamıza fırsat verebilir. İlk başta toprağın değeri anlaşılmaya başlanacak olabilir ve toprağa verilen önem arttıkça çiftçinin de değeri artacaktır.
Buna göre toprağı ekip biçme, mahsul alma, üretimin artırılması, toprak kadar tohuma verilecek değerin artması, toprağın, tohumun güvenliğinin sağlanması gibi devletin tedbirler alması söz konusu olabilir. Bu hemen bir günde değil, tüm bunlar zamana yayılıp gerçekleşmesi bir süreç gerektirecek yenilikler olacaktır. Böylece işveren, üretici, devlet attığı adımlarla adeta kabuk değiştirmiş olacak. Bu tutulmanın da bu değişimlerin temelinin atılacağı bir etki yaratacağını söyleyebiliriz.
Merkür’ün 12. Evde oluşu sözlerin artık işlevselliğini yitirdiğini yani sadece sözün söylenmesi ile değişimin olmadığını aslolanın harekete geçmek olduğunu, harekete geçerek somut elle tutulur ve ölçülebilir sonuçları görmemiz gerektiği gerçeği ile dolu olacağız. Bu ruh hali bizi harekete geçmeye zorlayacak. Her birimiz bu değişim dönüşüm döngüsüne ayak uydurmak gerektiğini idrak edecek ve yenilenen tüm ekonomik, toplumsal ve sosyal normlara yeni bir soluk alış yeni bir nefes olarak bakıp kendi hayatlarımızı yeniden yapılandıracağız.
Yazan : Selda Meriç
Orta Seviye Astroloji Öğrencisi